Etrafımdaki her şeyi duyabiliyor, görebiliyor ve anlayabiliyordum ama hiçbir şeyi kontrol edemiyordum. Mutlak güçsüzlük hissi yaşadığım en kötü duyguydu. Umarım bir daha asla bunu yaşamam. Hayatımdaki şeyler hep bir başkası karar veriyordu, sanki ben orada değilmişim gibi. Ne giyeceğime, ne yiyeceğime ve bu konuda yapabileceğim bir şey yoktu. Komadaki ilk yıllarındaki bakıcı Barney hakkında “Ondan ne kadar nefret ettiğimi size ifade bile edemem” diyen Martin, annesiyle yaşadığı kötü anıyı da kitabında yazdı. Martin kitabında annesi Joan’ın onun hastalığıyla yüzleşmekte zorlandığını söylüyor. En kötüsü de bir gün oğlunu tekerlekli sandalyeye oturturken “Umarım ölürsün” demiş olmasıydı. Martin bunu duyduğunda adeta yıkılmıştı. ŞİMDİ EVLİ VE ÇOCUĞU VAR Martin, bu dönemde akıl sağlığını korumak için hayal gücünü kullandığını söylüyor. Uzay gemisine binmek ve uçup gitmek gibi şeyleri hayal ederdim. Ya da sihirli bir şekilde uçan bir araca dönüşeceğimi… Bazen nesnelerin hareketini izlerdim. Gün boyunca güneş ışığının hareketlerini ve uçan böcekleri izlerdim. Zamanla sağlığına kavuşmaya başlayan Martin, 2003 yılında bakım evindeki van der Walt ile çalışmaya başladı. Burada hayatının aşkı olan sosyal hizmetler uzmanı Joanna ile tanıştı ve 2009’da dünyaevine girdiler. Şimdi bir web geliştiricisi ve bilgisayar uzmanı olarak çalışan Martin, 2018 yılında doğan oğlu Sebastian ile olan fotoğraflarını sosyal medya hesabından paylaşıyor.