Geçtiğimiz günlerde ajanslara düşen bir haber içimi öyle bir yaktı ki, hâlâ sakinleşebilmiş değilim. Urfa’daki bir marangoz atölyesinde yaşanan olay… “Şaka” diyerek anlatılan ama aslında hiçbir aklın, hiçbir vicdanın kabul edemeyeceği bir vahşet.
İddiaya göre, aynı iş yerinde çırak olarak çalışan 16 yaşındaki bir çocuğa, H.A. isimli kişi kompresörle basınçlı hava sıkıyor. Evet, yanlış okumadınız: Sözde şaka. Sonuç ağır… İç organları zarar gören o çocuk hayatını kaybediyor. Bir can, bir evlat, bir geleceğimiz… Ölümün bu kadar kolay, bu kadar fütursuzca bir “şaka” kavramının içine sığdırılabilmesi akıl alır gibi değil.
Bunu haber olarak okumak bile insanın kanını donduruyor. Bir de ailesini düşünün; sabah “işine gidiyor” diye uğurladıkları evlatlarının akşam eve bir daha dönemeyeceğini öğrenen bir anne-babanın acısını kim tarif edebilir? Biz nasıl bir toplum olduk da böyle davranışları artık haberlerde görür olduk? Hangi noktada insani değerlerimiz, empati duygumuz, birbirimize karşı sorumluluğumuz bu kadar zayıfladı?
Sonra bir haber daha düştü: Çocuk hayatını kaybetti. İçim bir kez daha burkuldu. Üzüntünün tarifi yok. Çünkü bu sadece bir ailenin değil, aslında hepimizin kaybı. Hepimizden bir parça eksiliyor böyle olaylarda.
Anne babalar çocuklarını çırak olarak bir yere gönderirken artık tedirgin. İnsanlar çalışacak yer bulsa bile gönlü rahat değil. Kim ister evladının güvenliğinden emin olamadığı bir ortamda bulunmasını? Çocuklarımızı dışarı salmak bile endişeye dönüştü. “Bir yanlışlık olur mu?” diye düşünmek rutin oldu.
Soruyorum: Toplum olarak nereye gidiyoruz?
Böyle bir olayın “şaka” diye anlatılması bile insanı umutsuzluğa sürüklüyor. Şaka dediğin güldürür, incitmez. Şaka dediğin dostluk getirir, can almaz. İnsan hayatı bu kadar mı ucuz?
Bu olayın hem hukuki hem de toplumsal olarak çok ciddi biçimde ele alınması şart. Eğitimden çalışma ortamlarının denetimine, çocuk işçiliğinden psikolojik destek mekanizmalarına kadar her şeyin yeniden gözden geçirilmesi gerekiyor. Bir daha hiçbir çocuk, hiçbir genç, bir başkasının sorumsuzluğunun kurbanı olmamalı.
Ve belki de en önemlisi, hepimizin insanlığını yeniden hatırlaması gerekiyor. Biraz durup düşünmek, empatiyi yeniden kazanmaya çalışmak, başkasının canının da en az kendi canımız kadar değerli olduğunu bilmek…
O küçük çocuğun anısına…
Ve benzer bir acının bir daha yaşanmaması umuduna…





















Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.